29 Temmuz 2012 Pazar

iftar....

dün akşam bahçedende iftar verdik melek annem... sevdiğin ve seni seven herkes oradaydı... seni unutmadığımızı ve unutmayacağımızı görmeni istedi.. sen yanımızdaydın.. bizimle güldün, bizimle hüzünlendin... yokluğun bizim gibi seni de üzdü... rahat uyu melek annem... hep sevdiklerinin yanındayım ben.. onlara destek olmaya çalışıyorum... tıpkı eskiden olduğu gibi... kardeşlerimi hiç yanlız bırakmıyorum... yeğenlerimle ilgileniyorum... ama en zoru tabiki seninde bildiğin gibi babamı idare etmek... ama onuda senin bana miras bıraktığın sabır ve hoşgörüyle başarıyorum... elbette hatalarım ve kızgınlıklarım oluyor benimde herkes gibi annem ama sana layık bir evlat olmaya çalışıyorum... seni unutmadım, unutmayacağız bitanem.. seni seviyorum... hep yanımda ol...

27 Temmuz 2012 Cuma

bu kadar mı....

bu kadar mı annem... dünyaya geldin, bizi büyüttün, bütün hayatını bize adadın.. sonra sanki hiç yaşamamış gibi toparlandin gittin hayatımızdan... seni unutmaktan korkuyorum annem.. öyle ki her iki sözümden birinde seninle ilgili bir sohbet açıyorum... bir anı aklıma geliyor anlatıyorum... bu kadar zor olduğunu bilmezdim bir insanı kaybetmenin... hele de en sevdiğin insanı kaybetmek insanın tüm gücünü alıyormuş... belki gücümün gittiğini düşünüyorum ama giderken bana öyle değerler bıraktın ki melek annem... daha da güçlendiğimiz hissediyorum... artık yeni bir yaşam için, yeni başlangıçlar için yeterince gücüm var... seni çok seviyorum... giderken bir parçanı bende bıraktığını biliyorum... seni hergeçen gün biraz daha fazla özlüyorum... biliyorum hep benimlesin... ben de seninleyim annem... ve kavuşmamızın çok uzun bir zaman almayacağını düşünüyorum...

22 Temmuz 2012 Pazar

başetmek... başedememek....

bu iki kelimenin arasında gelgitlerle yaşıyorum anne... çünkü senin yokluğunla hiç karşılaşmadım daha önce.. hep yanımdaydın.. başım ağrır, grip olurum, panik atağım tutar hep sana koşardım... bilirdim çünkü bütün ilaçlardan daha etkilidir, senin dizlerinde yatmak... şimdi ise başımı nereye koyacağımı şaşırıyorum... herkes destek olmaya çalışıyor bana.. beni yanlız bırakmıyorlar ama... ben en çok senin dizlerini ve sıcacık ayaklarını arıyorum melek annem... beni kim nasıl iyileştirir artık bilmiyorum... bazen yokluğun mideme kramplar şeklinde saplanıyor.. yapamayacağım, alışamayacağım ben yokluğuna diyorum... sonra içimden bir ses sabret diyor... biliyorum ki o ses senin sesin... uzaktan bile olsa hala yanımda olduğunu hissettirmeye çalışıyorsun bana... dün mezarının başında yasin okurken, bir elin gelip sırtımı sıvazladığını hissettim... ordaydın... o senin sıcak, güçlü, tombik elindi... beni bırakmadığını biliyorum ama annem söyle neden kendimi bu kadar yanlız hissediyorum....

18 Temmuz 2012 Çarşamba

emanetler

merak etme canım annem... bana bıraktığın emanetlere gözüm gibi bakıyorum... hergün babama mutlaka uğrayıp halini soruyorum... türk kahvesini yapıyorum... istediği ve sevdiği yemekleri ona pişiriyorum... babama uğradığımda küçük torununu ve erkek kardeşimide görüyorum.. herkesin şimdilik keyfi yerinde görünüyor.. ama en çok rüzgarın seni unutacak olmasına güceniyorum... onsekiz ay koynunda büyüttüğün torununun seni hatırlamayacak olması en acı şey herhalde ama sen rahat uyu melek annem her fırsatta ona seni anlatacağım... kızkardeşimi de yanlız bırakmıyorum... geçen gün onlarla pikniğe gittim ve gece onlarda kaldım... çok sevindiler.. kimse kendini yalnız hissetmesin diye ben yine herşeyde ve heryerdeyim annem... ama beni kime emanet edip gittin sen... köksüz bir ağaç gibiyim... hiçbirşeye hiçkimseye ait hissetmiyorum kendimi... sen toprağın altına girdiğinden beri... kendimi en ait hissettiğim şey toprak...

özlem

seni çok özlüyorum anne... bazen sana birşey sormak yada bir olay anlatmak için elim telefona gidiyor.. anneme bunu kesin söylemeliyim diyorum... sonra... sonrası sessizlik ve sensizlik... bir daha asla seninle konuşamayacağımı anlıyorum... zaman geçtikçe içime daha çok çöküyor yokluğun... sevdiğimiz insanlar genelde beni yanlız bırakmamaya çalışıyor.. beraber geçirdiğimiz onyedi aylık savaşın ardından en büyük kaybı benim yaşadığımı biliyorlar... onlar sevdiklerini kaybetti... bense yaşama amacımı, yaşama sevincimi, beraber yaşadığım insanı kaybettim anne... en çok bir daha sana anne diyememekten korkuyordum... bu blog sayesinde defalarca anne diyebileceğim için seviniyorum... yaşam böyle bişey galiba... cennetin içinde cehennemi yaşamak... yada kendimizi cehennemde sanıp sonra abuk subuk birşeye kahkalar atmak... seni çok özledim...

15 Temmuz 2012 Pazar

yedi

dün senin yedinci gün mevlütünü okuttuk... zaman nasıl acımasızca bir hızla akıyor inanamıyorum... sevdiğimiz herkes oradaydı... kimse bizi yanlız bırakmadı canım annem... kalabalığı bir görsen kendini kıskanırdın... aynı cenazen gibi kalabalıktı... herşeyin bu kadar mı yolunda gider benim melek annem... hiçbir aksilikle karşılaşmadık bu yedi günde de... insan sorun çözücü olunca işleride böyle rast gidiyor demek ki... tüm problemleri sen çözerdin ailemizde... şimdi karmakarışık, darmadağın olmamızdan korkuyorum... seni sevenlerin ağlamalarına sözüm yok ama senden nefret edenlerin kendini yerlere atıp ağlamalarına tahammül edemiyorum... sen hastayken bir bardak su bile vermeyenler şimdi krallıklarını ilan ettiler... ama olsun ne demişler sap döner saman döner gün gelir hesap döner... ve ben bu hesabın döneceği günü kendi gözlerimle göreceğimi biliyorum... hayatında bir tek şey için beddua ettin.. için rahat olsun melek annem, onlar ne bir adım ileri gidebildiler nede adım bir geri...

çiçekler

mezarının öyle bomboş olması hiç yakışmadı annem sana... sen çiçekleri çok severdin... dağınıklığı ise asla... bizde anneannem, küçük teyzem, kızkardeşim, dünürün hepbirlikte çıktık mezarlığa... sana iki tane güzel gül aldık... hani nebimizin (SAV) çok sevdiği kırmızı güllerden... sonra rengarenk küçük çiçekler... önce mezarının etrafına dere taşları topladık... iki sıra dere taşıyla donattık mezarını... o kadar güzel oldu ki işte dedim annemde böyle olsun isterdi... sonra anneannemle teyzem kırmızı gülleri ektiler... birini başucuna diğerini ayakucuna... güller sanki hep ordaymış gibiydiler... sonra rengarenk çiçekler ektik mezarına... şenlendi aynı senin gibi etrafa neşe saçtı... taşlarına seni ne kadar çok sevdiğimizi yazdık kalemlerle.... canım annem yazdım ben... tatlı kızım yazdı anneannem... bitanecik ablam yazdı teyzem... kıymetli dünürüm yazdı dünürün... bende rahat uyu babaanne yazdım birde dualarım seninle anneanne... çünkü biliyordum en doyamadan gittiklerin onlardı... ama ben seni hep anlatacağım onlara melek annem... seni unutmamalarını sağlayacağım... sen anneanne ve babaannelerin en tatlısıydın... seni çok seviyoruz... hep seveceğiz...

arınma

herkes seni yıkamaya nasıl cesaret ettiğimi soruyor bana... insan nasıl tereddüt eder ki... sen benim annemsin.. zaten biz hastaneye yatmadan bir hafta önce yine ben yıkamıştım seni melek annem.. hastalığın o kadar ağır seyrediyordu ki banyo bile yapamayacak kadar yorulmuştun... kadın hoca "meftayı benimle birlikte yıkamak isteyen bir yakını gelsin" dediğinde hiç düşünmeden bindim cenaze yıkama aracına... biliyordum çünkü, sende benim orada olmamı isterdin.. melekler gibi uyuyordun... gözlerin kapalıydı ama ben gözünün arkada kaldığı pek çok şeyi bildiğim halde kimseye söyleyemiyordum... en basiti torunlarına doyamadan gittin... en çokda bana bu koydu... zaten tertemizdin yüreğin gibi... seni yıkadık, abdestini aldırdık... sonra kefenledik hocayla birlikte... ellerini tuttum... saçlarını okşadım... bana bu fırsatı verdiği için rabbime binler şükrettim... ayağının altını öptüm ve helallik istedim sonra... ama biz seninle zaten onyedi ay önce helalleşmiştik... sonra çıktım cenaze arabasından... içim huzurla doldu.. seni bir kez daha görüp, öpüp, koklamıştım... rahat uyu melek annem burada seni hiç unutmayacak bir kızın var...

12 Temmuz 2012 Perşembe

terkediş

ilkgünler, biz hala sensizliği tam olarak anlayamamışken, önce sen sonrada sana ait olan herşey çıktı evden.. çok kızdım önce aile büyüklerine,, ölen insanların kıyafetleri, ayakkabıları, havluları ne varsa hepsini evden göndermek gerekirmiş... sanki sen hiç yaşamamışsın hiç yokmuşşsun gibi bütün eşyaların haraç mezat çıktı evden.. seni bize hatırlatacak hiçbirşey kalsın istemediler evde.. çok kızgınım, bir o kadarda kırgın... kim veriyor ki böyle şeylerin kararını... ev sanki hiç sen orda yaşamamışsın gibi.. bütün eşyaların başkalarına verildi... özelliklede aile üyelerinden bazıları hatıra adı altında aldılar sana ait olan şeyleri... bugün kuzenim senin hırkanı giymişti... bir an ondan nefret ettim... sana ait olan birşeye nasıl sahip olur diye.. galiba mantıklı düşünemediğim bir dönemdeyim ben.. yokluğun çok acıymış... yeni yeni koymaya başlıyor.. insanların artık aile büyüğü sendin kararı sen ver demelerinden bıktım beş günde... dahası nasıl geçer bilmiyorum... ama çok acı be annem yokluğun... milyarlarca insan içinde tek başına bırakılmış gibiyim... kolum kanadım kırık... bir daha uçabilir miyim bilmiyorum...

10 Temmuz 2012 Salı

ilk günler

biliyorum şimdi sana çok saçma gelecek ama annem, aynen anlattığım gibi oldu... yoğun bakım kapısında yaşadığımız on gün senin bir nefes daha alabilmen için dua ettik hepimiz... anneannem, teyzemler, yengemler, dayımlar, komşular, eşler, dostlar, akrabalar ve hatta benim öğrencilerim.. hani çok kızdığım zaman, senin bana onları savunduğun öğrencilerim... hep dua ettik... ama olmadı... seni ilk defa üniversitenin onkoloji servisinde kaybettik bütün hayati fonksiyonların durmuştu... yirmidokuz hazirandı ve onyedi aydır verdiğimiz savaşımızdan vazgeçmiştin... yıkıldık... yerlerde süründük... çok gençtin bizi bırakamazdın.. sonra yalvarmaya başladık Allah a biraz daha nefes alabilmen için ve duamız duyuldu, O seni bize bağışladı... sonra devlet hastanesi ve yoğun bakım serüveni... ogünden sonra aldığın her nefes için dua ettim Allah a... seninle vedalaşma zamanı tanıdığı için bize... buz gibi yğun bakım odasına girdim defalarca.. bilinçsizdin ama ben beni duyduğunu biliyordum... konuştum seninle, seni ne kadar sevdiğimi söyledim... ellerini sıkıca tuttum, öptüm defalarca... insanlar deli olduğumu düşündü ben başımı ellerine yasladım... sıcacıktın, annemdin, en sevdiğim insandın... sensiz bir hayatın asla olmayacağını düşündüm ben hep... çünkü sen beni hiç bırakmazdın biliyordum... ama yoruldun melek annem... çok savaştık bu lanet hastalıkla ama sen yoruldun, ben umudumu kaybettim... şimdi yoksun ben hala yokluğunun farkında bile değilim... çok garip bir çelişki bu, inanmıyorum öldüğüne.. herkes kendimi çok sıktığımı söylüyor... ağlayamıyorum ben... bana güçlü durmamı öğrettin hep, nasıl salarım kendimi bilmiyorum ben... sana yazacağım... yazmalıyım... çünkü bu hissizliğin beni delirtmesinden korkuyorum...

anneme ve cennetine

bu blog sekiz temmuz ikibinonikide kaybettiğim anneme yazdığım mektuplardan oluşmaktadır... interaktif bir günlüktür kısaca... anneme... ve bana...