10 Kasım 2012 Cumartesi

yorgunluk...

yorgunluk mu... yoğunluk mu bu hissettiğim bilemiyorum anne... iş yoğunluğu... aşk yoğunluğu arasında en çok ikimizi kaybettim galiba ben... seni ne çok özledim bi bilsen.. yanına gelmeyi, sana sarılmayı, öpmeyi, seni kızdırmayı öyle çok isterdim ki... sen öldüğünde hiç ağlayamadım ben.. sende biliyorsun.. şimdi hergün ağlıyorum anne... gözyaşlarıma sahip olamıyorum.. akıyorlar yağmur gibi.. özlemek ne kadar acıymış.. kimse beni anlamıyor.. herkes onların istediği biri olmamı istiyor.. kimse gerçek lale ne hisseder merak bile etmiyor... insanların ellerinde bir oyun hamuru gibiyim annem.. şekillendikçe şekilleniyorum.. her girdiğim şekil biraz daha yakıyor canımı... daha da katılaşıyorum... sen olsaydın bana çok kızardın biliyorum... ezdirme artık kendini diye.. üzme bu kadar... herkese sevdiremezsin kendini... herkesi mutlu edemezsin.. böyle bi dünya yok... içim acıyor... öyle boşluklar var ki içimde... taşlar yerlerine büyük gürültülerle oturuyor.. otururkende bir o kadar yakıyor canımı.. çıkardıkları gürültü ürküyor beni... bilirsin çok korkardım yüksek sesten... gökgürültüsünden... ama bunlara bile alıştım annem... sen yoksun... sığınacak limanım yok.. yalnızım çok.. öyle yalnızım ki... kayboldum... ellerimi tut anne....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder